19 Mart Sivil Darbesinin Mikro ve Makro Okumaları
Bunca günlük iş yükünün, çocuk telaşının, hayat stresinin yanında bir yıldır oturduğum binayı yöneten şirketin muhasebe hataları, mevzuata aykırı uygulamaları ve kat maliklerine sormadan kendi başlarına verdikleri çok büyük bütçeli demirbaş kalemleriyle ilgili binadaki tüm kat maliklerini durumdan haberdar ederek yeni yönetim belirlemek veya mevcut yönetimin yetkilerini kısıtlamak ve denetlemek üzere de bir uğraş içerisindeydim yaklaşık bir senedir.
İki dairenin aidat borcunu toplayıp bir daireye yazmaktan tutun gelir-gider tablosuna tahsil edilen ücretleri işlememeye, karar defterinde olmayan demirbaş kalemleri hakkında tespit raporları hazırlayıp bunları kat maliklerine sunmadan ve kimsenin bilgisine rızasına başvurmadan tek karar alıcı olmaktan, apartmanın banka hesaplarında tek imza yetkisine sahip olmaya kadar uzun bir saçmalıklar listesini, bu yıl belirlenen toplantı esnasında herkesin huzurunda belgeleriyle oylamaya sunarak oy çokluğuyla daha iyi bir yönetim ve denetçi kadrosuna kavuşmayı diliyordum. Zira zar zor kazandığımız üç kuruşu saçma sapan gider kalemleriyle veya asla sonu gelmeyen muhasebe hatalarıyla çarçur edecek bir lüksümüz kalmadı malumunuz. Önce 11 Mart’ta olacağı ilan edilen toplantı katılım sayısı yeterli olduğu halde 19 Mart’a ertelendi. Bunun nedeni sanıyorum kasıtlıydı zira öyle olduğunu toplantıda anladım. Hazırladığım belgelerle dolu dosyamda ek olarak Türkiye’de yaşamayan iki kat malikinin vekaleti ve bir başka kat malikinin imzalı dilek ve rızasını beyan ettiği mektubu vardı. Kısacası kendimle beraber üç kişinin daha oyuna resmen sahip olarak toplantıya katıldım.
Sorun yaşadığımız yönetici şirketi temsil eden personel dışında geçen yılki toplantıda bulunmadan hatta adı dahi telaffuz edilemeden üç denetçiden biri olarak toplantı tutanağında yer alan kişi de oradaydı ve tek sıra halinde, yarısından çoğu henüz boş olan çember biçiminde dizilmiş sandalyelerde gelip tam benim oturduğum sandalyenin yanına oturdu.
Bu şahıs hakkında bir açıklama yapmam gerekiyor biraz. 23 yıldır yaşadığım bu binada yönetici şirket henüz yokken yönetim kadrosundaydı kendisi. Kararlar, yapılacaklar ve hesaplar kendisinden geçiyordu. Son derece manipülatif asla sorulan soruya net yanıt vermeyen, laf kalabalığıyla oldu bittiye getiren apartman bahçemizde yaşayan ve yaşları geldikçe kısırlaştırma ameliyatlarını, hastalandıklarında tedavilerini yaptırdığım kedileri (o dönemde evimde 18 kediyle yaşıyordum) zehirlemek suretiyle öldürmüş ve bunu kendi ağzıyla itiraf etmiş, binamızın bahçesindeki ağaçları kimsenin izni ve bilgisi olmadan kestirmiş, bir yıl içerisinde iki defa kalorifer kazanı değiştirdikleri için itiraz ettiğimde herkesin içinde “size hesap mı vereceğiz, sokağımızın kedili delisi” diyerek kanuni hakkım olan bilgilenme hakkımı gasp ederken hakaretle itibarsızlaştırmaya çalışan bu zat, kendisiyle hiçbir komşuluk ilişkim hatta selamım dahi olmadığı halde bir gece kapıma gelmeye cesaret etmiş korkunç bir kişiliktir. Kapının deliğinden kendisini görünce şaşırıp ne istiyorsunuz bu saatte demiştim oldukça sinirli şekilde, o da hafif ve ılımlı bir ses tonuyla “bişey konuşmak istiyorum açar mısınız” diyecek denli deli cesaretine sahip. Hesaplara yönetim tarzına itirazlarım daha önceki yıllarda da olmuştu elbette bu nedenle bana hesap vermek yerine dayattıkları borçların tahliyesi için icraya verme yoluna gitmişler hatta yaptıkları uygulamaların o zamanda usule aykırı olması nedeniyle dava etmiştim. O davanın peşinden şu an mevcut yönetici şirketi yine aynı şahıs getirdi binaya, kısacası binanın gizli yöneticisi halen kendisi.
Böyle bir geçmişi olan ve birbirine selam dahi vermeyen iki kişiden haksızlığa karşı çıkmam ya da işine çomak sokmam dolayısıyla mahallenin kedili deli kadını diye kalabalıklar içinde itibarsızlaştırmaya çalışıp söz ve oy hakkımı elimden alan, hatta defalarca agresifleşip üstüme yürüyen sonra bir gece yarısı evime kadar gelmeye kalkışan birinin onca sandalye arasında yanımdakine oturması bana pek normal gelmedi ama toplantıyı açtık.
Faaliyet raporu okunduktan sonra yönetimi ibraz etmek için oy vermemiz istendiğinde elimdeki dosyada son bir yıldır yapılan yanlışlıkları belgeleriyle maliklere sunmak ve bunun peşinden ibraz görüşü alınması için söz istedim. Elbette yönetici şirket temsilcisiyle o şahıs hemen sözümü keserek bunların bu toplantının konusu olmadığı iddiasıyla defalarca engel olmaya çalıştılar. Bir ara eskiden olduğu gibi yine itibarsızlaştırıp insanlar huzurunda lafımın kıymetini yok etmek için “bu kadın hakkında size bişey söyleyeyim mi kendisi defalarca icralık olmuştur” bile dedi çünkü artık o kadar çok kedim yok, mahallenin kedili deli kadını kadrosundan tutturamayacağını biliyordu.
Ben çeşitli susturulma girişimine rağmen kalem kalem itirazlarımı dile getirmeye çalıştım. Benzer sorunlardan muzdarip olduğunu ve herhangi bir açıklama veya geri dönüş alamadığını söyleyen sesler çıktı katılımcılar arasında. Bir ara o şahıs kolumdan dürterek bile beni susturmaya çalıştı. Bakın geçmişte yaşadıklarımızı neden anlattığımı sanıyorum şu an daha iyi anlamışsınızdır. “Bana dokunma” diyerek sandalyemi uzaklaştırdım ki bunu belki en başta yapmalıydım.
Tüm bu engellemeler karşısında zor da olsa sakinliğimi korumaya ve stresten kurumuş olan ağzımda anlaşılır cümleler kurmaya gayret ederken tam karşımda yan yana oturan iki kadın komşumun kendi aralarında fısıldaşarak gülüşmeleri de tuz biber oldu. Böyle zamanlarda kadın dayanışması bekliyor insan ama her zaman olmuyor işte.
Uzun lafın kısası toplantının sonunda o şahıs üstünde iki malikin vekaleti olduğunu söyleyerek üç kişilik oy kullanmasına rağmen evrak paylaşmadan ve kaç kişi olduğu belli olmayan “çoğunluğun” oyuyla aynı yönetici şirket aynı denetçi ekip ve kadro ile devam kararıyla toplantı kapandı. Bu talihsiz ama şaşırmadığım toplantının ülke için de oldukça karanlık bir güne denk gelmesi ne kadar ironik öyle değil mi? Zira bu günlere bir anda gelinmedi ve vaktiyle engel olunabilecekken pek çok şeye göz yumulmasının ceremesini çekiyoruz açıkça.
Diplomasız kişiye anayasayı hiçe sayarak verilen yetkiyi meşrulaştırmaktan mühürsüz evet pusulalarına hatta vekil dokunulmazlıklarının kaldırılmasına kadar uzun bir liste. Bu göz yummalar, yasa çiğnerken ortak olmalar, Yenikapı’da hizada durmalar, diplomasız demek yerine rakibim de rakibim demeler, Kürt şehirlerinde seçme seçilme hakkı gasp edilirken kulağının üstüne yatmalarla akan süreçte işgale uğramayan hiçbir kurum kalmadı. Ne sağlıklı çalışan bir meclis ne akademi ne de yargı var elde. Bizim apartman örneğinde olduğu gibi toplumlar aslında kaderlerini kendileri belirliyor ve ne kadar haksız yolsuz kanuna aykırı da olsa hatta malına zarar verse sokağın birbirinden güzel kedilerini zehirlese de buna rıza gösteriyor. Demek ki bunu istiyor. Söyleyecek fazla bir şey yok, Allah herkesin müstahakkını versin. Üniversiteli gençlerin mücadelesinde onların yanındayım, kalbim ve iradem onlarla.